Mantar Çorbası
















Malzemesi:

  • 5 adet mantar
  • 1 adet soğan
  • 2 diş sarımsak
  • 1 çorba kaşığı margarin
  • 3 çorba kaşığı sıvı yağ
  • 4 çorba kaşığı un
  • 1 tane bulyon
  • 6-7 su bardağı su

Hazırlanması:

Margarin ve sıvı yağda un açık kahverengi olana kadar (çok fazla yakmadan) kavrulur. Önce soğuk su yavaş yavaş katılır, pürüzsüz hale gelince suyun tamamı eklenerek kaynamaya bırakılır. Kaynadıktan sonra içine küçük küçük doğranmış mantar, soğan, sarımsak ve bulyon eklenir. Mantar pişene kadar çorba kaynatılır. Çorbanın içindeki mantarın daha küçük olması için blender kullanılabilir.

Afiyet olsun...



Sütlaç















Malzemesi:

  • 1 kilo süt (5 su bardağı)
  • Pirinç (1 su bardağından iki parrmak noksan)
  • 2-3 su bardağı su
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 tatlı kaşığı nişasta
  • Yarım çay bardağı su

Hazırlanması:

Pirinç 2-3 bardak su ile lapa olana kadar ve suyunu çekene kadar pişirilir. (pirincin suyu az gelirse eklenebilir) Sonra soğuk süt pirincin üzerine yavaş yavaş (topaklanmaması için) eklenip, karıştırılarak sütün tamamı ilave edilir ve kaynamaya bırakılır. Bir süre kaynadıktan sonra şeker eklenir. Yarım çay bardağı soğuk su ile nişasta karıştırılır ve bu karışım sütlaca yavaş yavaş eklenir. Kısa bir süre daha kaynatıldıktan sonra ocaktan alınır ve sıcak sıcak kaselere boşaltılır.

Afiyet olsun...  



















Şehriyeli Pilav


Malzemesi: (4 kişilik)

  • 1 su bardağı pirinç
  • 1 tutam şehriye
  • 1 çorba kaşığı margarin
  • Yarım çay bardağı sıvı yağ
  • 1,5 su bardağı sıcak su
  • 1 paket bulyon

Hazırlanması:

Pirinç yarım saat tuzlu ılık suda bekletilip yıkanır. Şehriye yağda hafif kahverengi oluncaya kadar kavrulur ve üzerine pirinç eklenir. Pirinç de bir süre kavrulduktan sonra 1,5 su bardağı sıcak su ve bulyon ilave edilir, tencerenin kapağı kapatılır. Suyunu çekinceye kadar pişirilir.

Afiyet olsun...




Üzümlü Kurabiye



















Malzemesi:

  • 125 gram margarin (oda sıcaklığında)
  • 4 su bardağı un
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 1 çay bardağı yoğurt
  • 1 yumurta (sarısı içine, akı üzerine)
  • 1 paket kabartma tozu
  • Yarım su bardağı kuru üzüm

Hazırlanması:

Önce margarin ve un karıştırılır. Sonra bütün malzeme eklenerek hamur elde edilir. Hamura şekil verildikten sonra yumurta beyazına batırılır. Önceden ısıtılmış fırında 170 derecede üzeri kızarına kadar pişirilir.

Afiyet olsun...



Izgara Çipura


  
Neden balık yemeli ?

Balık en önemli yiyeceklerdendir. Balık eti insanlar için çok gerekli olan protein yönünden çok zengindir. Balık yağı besleme gücü olarak diğer etlerden daha yararlıdır. Balık eti kalori yönünden de zengindir. Sindiriminin kolay, vucuda çok yararlı ve lezzetli olması balığı vazgeçilemez besin yapmıştır.

Bayat balık nasıl anlaşılır ?

Taze balık ne kadar yararlı ise bayat balıkta o kadar tehlikelir. Bu nedenle taze olmayan veya uygun koşullarda depolanmayan balıkları almamak gerekir. Bayat ve taze balığı ayırmak için şunlara dikkat edilmelidir :
  • Taze balığın gözleri parlak, solungaçları canlı kırmızı ve ıslak olur.
  • Balığın gözleri mat veya oyulmuş ise bayattır.
  • Solungaçları beyazımtırak veya çamur gibi koyu renkli ise bayattır.
  • Rengi canllığını kaybetmiş ise eti yumuşak ise bayattır.
  • Kuyruğu sallanıyorsa bayattır.
  • Pulları vucudundan kolayca ayrılıyorsa, karnı yumuşak ve pörsük ise bayattır.  




Bahçemiz Yeşillendi

Bahçemiz yavaş yavaş yeşillenmeye ve ilk ürünlerini vermeye başladı. İlk olarak erikle sezonu açtık.  

Bunlar da marullarımız...

Ve leyleğimiz de geldi.  


LEYLEK HİKAYESİ

Bir zamanlar konuşan bir leylek varmış. Bu leylek insanlar gibi konuşur, insanlar gibi düşünürmüş. İyilik yapmayı ne kadar çok istermiş. Fakat, iyilik yapmak için hiç fırsat bulamazmış. Yazın Anadolu'ya gelir yuvasını kurar, sonbaharda havalar serinlemeye başlar başlamaz göç eder, kışı geçirmek için Mısır'a gidermiş. Mısır ülkesinin kışları, Anadolu'nun yazları kadar sıcak olurmuş. Yaz mevsimi gelince de tekrar Anadolu'ya dönermiş, çünkü, Mısır ülkesinin yazları dayanılmaz şekilde sıcak geçermiş.

Bir yaz mevsiminde Anadolu'ya gelmiş. Gökyüzünde uçarken, aşağıdaki akarsu kenarında şirin bir kasaba görmüş. Hemen kararını  vermiş. Yazı bu kasabada geçirecekmiş. Kasabanın üzerinde geniş daireler çizerek, dönerek alçalmaya başlamiş. Tek katlı evlerden mavi boyalı olanın bacasını çok beğenmiş. Burası oldukça geniş ve manzarası güzelmiş. Çevreden çalı çırpı toplayıp yuvasını yapmış. Günler günleri kovalamış. Konuşan Leylek, yeni yuvasında rahat ve mutluymuş. Mutlu olmasına mutluymuş da mutluluğunu tam olarak içine sindirememiş. Mavi boyalı evde bir adamla karısı  yaşarmış. On yıldır  evli oldukları halde nedense bir türlü çocukları olmazmış. Daha yuvasını kurduğu ilk günün gecesi adamla karısı tarladan evlerine dönüp yemeklerini yedikten sonraki konuşmalarinda bile hep çocukları olmadığından yakınırlarmış. Her akşam aynı konuşmaları duyduğu için, çocuk meselesi kafasına takılır olmuş. İşte, tam olarak mutlu olamamasının sebebi buymuş.

Daha sonraki bir gün sabaha karşı canı sıkılmış. Yuvasından çıkmış. Gökyüzünde uçtuktan sonra, kasaba camisinin bahçesine inmiş. Gezinmeye başlamış. Ortalıkta kimseler yokmuş. Biraz sonra etrafına bakınarak, telaşlı hareketlerle yürüyerek gelen bir kadın, caminin kapısına elindeki sepeti bırakmış. Acele adımlarla geldiği yoldan geriye dönüp gitmiş. Kadının bıraktığı sepette ne olduğunu merak etmiş. Sepetin üstündeki örtüyü kaldırınca, bir de ne görsün! Minimini bir bebek mışıl mışıl uyuyormuş. Konuşan Leylek, bu kadının çocuğu neden terk edip gittigini anlayamamış. Bebeğin üstünü örtüp orada bırakmış. Kadının gittiği yöne dogru uçmaya başlamış. Birkaç sokak ileride kadını giderken görmüş. Daha sonra kadın evine varmış. İçeriye girmiş, kapıyı kapatmış ve evin bahçesine çıkmış. Bir köşeye oturup ağlamaya başlamış. Konuşan Leylek, kadınla durumu konuşmaya karar vermiş. Bahceye inmiş, kadına doğru yaklaşmış:

_ Merhaba, rahatsız etmiyorum ya, demiş. Kadın bakmış  karşısında bir leylek kendisine merhaba diyor. Hayal gördüğünü sanmış, gözlerini ovuşturmuş. Dert üstüne dert gelirse böyle olur işte. Karşımda bir leylek varmış da konuşuyormuş gibi geldi sanki,  diye söylenmiş.

Konusan Leylek:

_ Hayır, kardeş. Bu dünya, bu evler, bu insanlar nasıl gerçek ise benim varlığım ve benim insan dili ile konuşabilmem de o derece gerçektir, demiş. Kadın öylece bakakalmış. Aradan bir dakika geçmiş, şaşkınlığı biraz olsun azalmış.

_ Tamam, karşımda duruyorsun. Hayal gibi silinmiyorsun. Sen varsın. Peki, nasıl oluyor da konuşabiliyorsun?

_ Şaşırmakta haklısın, kardeş. Yine de çok soğukkanlıymışsın; korkup kaçmadın. İnsanın karşısına her zaman benim gibi düşünüp, konuşabilen bir leylek çıkmaz. Annem leylekti, fakat babam papağandı. Dış görünüşüm anneme benzemiş. Konuşma yeteneğimi babamdan almışım  ve ben de Konuşan Leylek olmuşum.  Neden çocuğu cami kapısına bıraktın?

_  Çocuk dünyaya gelmeden iki ay önce kocamı kaybettim. Çeşitli zorluklara göğüs gerdim. Biraz birikmiş paramiz vardı, onunla idare ettim. Sonunda o para da tükendi. Gün ağarmaya başladı. Sabah ezanı az sonra okunacak.. Cami imamı  neredeyse gelmiştir. çocuğu birisine evlatlık verirler herhalde?

_ Aman, imam gelmeden yetişeyim!  Tanıdığım çocuksuz bir aile var. Yıllardır çocuğa hasret.  Cümlesini bitirmeden bir kurşun gibi fırlamış. Saniyelerle sayılabilecek bir süre sonra caminin kapısı önüne inmiş. Neyse ki, imam daha gelmemiş. Bakmış çocuk hala uyumakta. Sepetin sapını gagası arasına kıstırmış, havalanmış. Mavi boyalı evin bacası  üstündeki yuvasına gelmiş. Nefes nefese kalmış. Sepeti almış, aşağı yola inmiş. Kapıyı çalmış. Bir süre beklemiş. Kapıyı açıp öylece durup bakakalan kadının şefkatli kollarına bebeği bırakmış ve uçup gitmiş...


Şekerpare


Malzemesi:

  • 125 gram margarin (oda sıcaklığında)
  • 2 yumurta (1 yumurtanın sarısı üzerine)
  • 5 çorba kaşığı pudra şekeri
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilya
  • 3 su bardağı un

Şerbeti:

  • 3 su bardağı şeker
  • 4 su bardağı su
  • Yarım limon

Hazırlanması:

Margarin, yumurta, şeker, kabartma tozu ve vanilyaya un yavaş yavaş eklenerek, hamur elde edilir. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp, yumurlak şekil verilir. Üzerine yumurta sürülüp, şekerparelere fındık ya da badem batırılır. Önceden ısıtılmış fırında 170 derecede pişirilir. 

Şerbetin Hazırlanması:

Şeker ve su kaynadıktan sonra 10 dakika daha kaynatılır. Şerbeti ocaktan almaya 2-3 dakika kala dilimlenmiş limon eklenir. Son olarak sıcak şerbet soğuk şekerparelerin üzerine dökülür. (şekerparelerin yumuşak olması ve şerbetini daha iyi çekebilmesi için üzeri bir tepsi ile kapatılır)

Afiyet olsun...
  


up